Yaşlanma sürecini durdurmak mümkün mü! Sonuçları ne olur?

Yaşlanma sürecini durdurmak mümkün mü! Sonuçları ne olur?

1850’lerde ABD’de ortalama ömür sadece 40 yaştı, bugün ise 78 yaş. Son dönemlerdeki tıp araştırmaları insan ömrünün daha da uzayabileceğine dair umutları artırıyor. Peki, böyle bir gelişme toplumda ne tür sonuçlar doğurabilir?

Dünya nüfusunun fazla artması halinde, kıt olan doğal kaynakları korumak için sert önlemler alınabilir. Örneğin Çin’de 1970’lerdeki hızlı nüfus artışını engellemek için yakın zamana dek tek çocuk politikası uygulanıyordu.

Ortalama ömrün uzaması halinde genellikle nüfus artışı olacağı sanılır. Ama gerçekte öyle değildir. Nüfus artışını belirleyen şey doğum oranıdır.

Son yıllarda yapılan klinik deneylerde, metformin ilacı verilen diyabet hayvanların diyabet olmayan ve ilaç almayanlardan daha uzun yaşadığı görüldü. Bunun üzerine metformin’in sadece tip 2 diyabete karşı değil, yaşlanmaya karşı da koruyucu olabileceği üzerinde duruldu.

Ancak yaşlanmaya karşı koruyucu olmakla kalmayan, bu süreci geri çeviren bazı ilaçların da mümkün olabileceği belirtiliyor.

Yaşlılara gençlerden kan nakli yapılmasının olumlu sonuçlar verdiği görüldü. Bu fikri ilk olarak 1615’te Andreas Libavius ortaya atmıştı. 2005’te fareler üzerinde yapılan deneylerde de cesaret verici sonuçlar alınmıştı. Ancak kan naklinin akciğerde hasara ve enfeksiyona yol açma riskinin de göz önünde bulundurulması gerekiyor.

Ama tartışmalı olmadığı gibi laboratuvar testlerinde etkisi kanıtlanan tedaviler de geliştiriliyor.

Örneğin, yeni hücre yaratmak için bölünemeyecek durumda olan yaşlı hücreleri Foxo4-DRI bileşimi enjekte edilerek alınan farelerin daha uzun yaşadığı görüldü.

İnsan yaşı olarak 100 yaşında sayılabilecek 30 aylık bu farelerin hala aktif olması, ilacın etkisinin geçici olmadığını gösteriyor.

Erasmus Üniversitesi Tıp Merkezi Moleküler Genetik Bölümü’nden Peter de Keizer’e göre, “onarılamayacak düzeyde hasar görmüş zararlı yaşlı hücreleri hedef alarak yaşlanmayı geciktirebilir, hatta bir dereceye kadar geri çevirebilirsiniz”.

Google’ın ana şirketi Alphabet’in alt şirketlerinden biri olan Calico, insan ömrünü kontrol eden biyolojik süreçleri anlamayı ve daha uzun ve sağlıklı bir ömür sürmeyi sağlayacak müdahalelerde bulunacak ileri teknoloji ürünlerini geliştirmeye çalışıyor.

Peki, bu çabaların sonuç verip insan ömrünün uzaması nelere yol açabilir?

2015’te İngiltere ve Galler’de anneler ortalama 1,8 çocuk doğurdu. Toplumun sağlık ve eğitim konusunda kaydettiği gelişmeler sayesinde, fazla sayıda çocuk ölümleri olmadığından fazla doğum da olmuyor.

Ayrıca kadınların doğum yaşı ortalama 30,3’e yükseldiği gibi, hiç çocuk sahibi olmak istemeyen kadınların sayısı da artıyor. Birçok ülkede doğum oranları artık sadece ölümleri karşılayacak düzeye inmiş bulunuyor.

Etik boyut

Sorunun bir de etik boyutu var: Yaşlanmayı geri çevirmeye yönelik tedavi herkese açık hale gelinceye dek toplumda ikilik oluşması, sadece bu tedaviye gücü yeten insanların ömrünün uzatılması riski ortaya çıkıyor.

Dünyada zaten büyük bir toplumsal eşitsizlik söz konusu. Örneğin Afrika’nın yoksul bölgelerinde doğan bir çocuğun olanakları ile Londra’nın zengin bir semtinde doğan çocuğunki birbirinden çok farklı.
Ömrü uzatma tedavisi eşit olarak herkese açık olduğunda ise artan bir yaşlı nüfus sorunu ortaya çıkacaktır.

Kayıtlara göre en uzun yaşamış insan 1997’de 122 yaşında ölen Fransız Jeanne Calment idi. O dönemden bu yana sağlık alanında birçok gelişme olmasına rağmen bu rekorun hala kırılamamış olması ilginçtir. Ama belli bir yaşa geldiğimizde öleceğimiz genetik olarak kodlanmıştır. 2016’da yayımlanan bir araştırmaya göre insanların 120 yaştan fazla yaşaması mümkün olmayabilir.

Profesör Aubrey De Grey’e göre ise insan ömrü 1000 yaşına kadar uzatılabilir. Ama bu fikri paylaşan fazla bilim insanı yok. Çoğu yaşlı kişinin kanser, kalp hastalığı, demans gibi rahatsızlıkları oluyor. Mevcut tıp araştırmalarının çoğu uzun yaşamaktan ziyade daha uzun süre sağlıklı yaşama ve hastalıkları geciktirme konusunda yoğunlaşıyor.

Gençleştirmeye yönelik tedaviler yaşlanmanın fiziksel yanıyla ilgili; ama Alzheimer ve demans gibi nörolojik ve ruhsal boyutlar ele alınmıyor.
Bununla birlikte demans vakalarında bir azalma olduğu, beden ve beynimizi daha fazla meşgul edecek aktivitelerin buna neden olabileceği söyleniyor.

Uzun ve daha sağlıklı yaşamak, yaşantımızı kronolojik yaşla tarif etmenin anlamını da ortadan kaldırıyor. Örneğin bugün 40 yaşında ilk doğumunu yapan kadınlar olduğu gibi, aynı yaşta büyük anne olanlar da var.

Bugün daha uzun yaşamamıza rağmen demografik bakımdan en yoğun olduğumuz yaşlar hala 20’li ve 30’lu yaşlar. Bunlar çoğunluğun çocuk sahibi olduğu, kariyerini kurduğu yıllar.