Türk-İş’ten ihracatçıya asgari ücret eleştirisi

Türk-İş’ten ihracatçıya asgari ücret eleştirisi

Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nda işçi heyetinin başkanı olan Türk-İş Genel Sekreteri Pevrul Kavlak asgari ücrete ilişkin açıklama yaptı.

Bazı kesimlerden gelen yüksek asgari ücretin rekabeti önleyeceği yönündeki yaklaşımı eleştiren çalışan kesimlerinde, ülkede sağlanan büyümeden eşit pay etttiğini vurguladı. Büyümenin kapsayıcı olması gerektiğini gerektiğini belirten Kavlak söz konusu yorumu sert şekilde eleştirerek, “Bakınız, son açıklanan resmi rakamlara göre, ülkemiz üçüncü çeyrekte yüzde 3.9 oranında büyümüştür. Ancak geçen yılın üçüncü çeyreğine göre sermayenin bu büyümeden aldığı pay, yüzde 54.6’dan yüzde 55’e yükselmişken, emeğin bu büyümeden aldığı pay, yüzde 29,8’den yüzde 26,3’e gerilemiştir.

Bu rakamlar ortadayken, bazı sermaye gruplarının asgari ücret artışının rekabeti engelleyeceği yönündeki açıklamaları, kendilerine işçi değil, köle aradıklarının belgesidir” ifadelerini kullandı.

“Çözüm toplu pazarlık sistemi, sendikadır”

Kavlak, “Türkiye ne yazık ki asgari ücret ülkesi haline gelmiştir. Asgari ücret kapsamının düşürülmesinin yolu ise toplu pazarlık sisteminin geliştirilmesidir” açıklaması yaptı.

Kavlak, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın anketine ilişkin şunları söyledi: “Son 20 yılda asgari ücrete 29,8 kat zam yapıldı. Aynı zaman diliminde ortalama memur maaşı 16 kat arttı. ortalamaa işçi emekli maaşı 16 kat artmış. Asgari ücreti çok artırmasına rağmen niye konuşuyor, yetmediği için. Türkiye’de bu işin çözümü örgütlenmekter, sendikalı olmaktır. Asgari ücret mürekkebi kurumadan alım gücünü yitiriyor. Çalışanlar örgütlenirse bu işin önüne geçebilir. Asgari ücretli çalışanların sayısı ancak bu şekilde azaltılabilir” dedi.

Kavlak’ın konuşmasında dikkat çektiği noktalar şöyle;

“Hatırlayacağınız gibi, geçtiğimiz yıl bugünlerde 2022 yılında geçerli olacak asgari ücreti belirlemek üzere toplanıldı. Komisyonun toplandığı dönemde, 11 aylık enflasyon henüz yüzde 21 civarındaydı. Bu enflasyon rakamı dikkate alındığında o günün şartlarında, net asgari ücret önemli oranda artırıldı.

İşçi sınıfının yıllardır ortak talebi olan asgari ücretin “vergi dışı bırakılması” da bu toplantılar sonucunda sağlandı. Damga vergisi de kesilmemeye başlandı. Böylece, asgari ücrette brüt yüzde 39,87 oranında artış sağlandı. Vergi dışı bırakılmasıyla da, bu artış, net olarak yüzde 50,51 oranına ulaştı. Karar tüm tarafların ortak katılımıyla alındı. Toplumun tüm kesimlerince de olumlu olarak karşılandı.

Ancak ne yazık ki, asgari ücret daha yürürlüğe girmeden fiyat artışlarının gölgesinde kaldı. Yani imzalanan tutanağın daha mürekkebi kurumadan asgari ücret erimeye başladı. Başta temel gıda maddeleri olmak üzere, zorunlu harcama giderlerindeki artışlar nedeniyle asgari ücretin satın alma gücü geriledi.

Aynı dönemde, ülkemizde ekonomik büyüme sağlanmasına rağmen, ücretlerin milli gelirden aldığı pay gerilemeye devam etti. Giderek artan hayat pahalılığı, geçim şartlarındaki bozulma, başta ücretli çalışanlar olmak üzere, dar ve sabit gelirli kesimlerin yaşantısını zorlaştırdı.

Bu gelişmeler üzerine, asgari ücret tespit komisyonu yeniden toplanmak zorunda kaldı. Artan enflasyon karşısında satın alma gücü gerileyen asgari ücrete yüzde 30 zam yapıldı. Böylece geçici de olsa, geçim şartları nispeten iyileşti. Ancak devam eden fiyat artışları asgari ücretteki aşınmayı engelleyemedi” dedi.

“Günün fiyatları üzerinden geçim şartlarının belirlenmeli”

Anayasanın 55. Maddesini hatırlatan Kavlak sözlerine şöyle devam etti, “Mevzuatımızda asgari ücret; “işçilere normal bir çalışma günü karşılığı ödenen, işçinin gıda, konut, giyim, sağlık, ulaşım ve kültür gibi zorunlu ihtiyaçlarını günün fiyatları üzerinden asgari düzeyde karşılamaya yetecek ücret” olarak tanımlanmakta. Bugün itibariyle günlük net asgari ücret sadece 183 TL seviyesindedir. Bu tutarla, işçinin ailesiyle birlikte temel ihtiyaçlarını karşılayabilmesi mümkün değil.

İşçiler olarak talebimiz ‘yaşanabilir bir ücretin’ hep birlikte belirlenmesidir. Öncelikle yapılması gereken, günün fiyatları üzerinden geçim şartları belirlenmeli. Anayasamızın 55. Maddesi de buna işaret ediyor.

Bunu sağlamanın yolu, birlikte belirlenecek yeni asgari ücretin, öncelikle insan onuruna yaraşır ve işçilerin geçimi rahatça sağlayacak bir tutarda olması.

“Vergi düzenlemesi şart”

Çalışanların bir önemli beklentisi de, vergide kalıcı bir adalet sağlanmalı. Ücretli çalışanların yıl içinde yaşadıkları vergi kaybının önüne geçilmeli. Türkiye’de ücretli çalışanlar üzerinde ağır bir vergi bulunuyor. Yılın başında alınan net ücret, vergi kesintileri nedeniyle ilerleyen aylarda giderek azalıyor.

2002 yılında gelir vergisi tarifesi brüt asgari ücretin 22,9 katı iken, günümüzde sadece 4,9 katına denk gelmektedir. Her geçen yıl işçinin ücretinden eksiliyor.

Ücretliler genellikle ‘sabit gelirli’ olarak tanımlanır. Oysa mevcut vergi yapısıyla ‘azalan gelirli’ olarak tanımlanması gerekiyor.

Anayasanın 73. Maddesi gereğince, yapılması gereken, “az kazanandan az, çok kazanandan çok” vergi alınması. Oysa Türkiye’de gelir ve kazanç üzerinden alınan verginin yaklaşık üçte ikisi ücretliler tarafından ödenmeli.