16 milyon kayıtlı işçiden 14 milyonu toplu iş sözleşmesi yapamıyor

16 milyon kayıtlı işçiden 14 milyonu toplu iş sözleşmesi yapamıyor

Dünyada sekiz saatlik işgünü talebinin üzerinden 133 yıl, Türkiye’de 111 yıl geçti. Uzun ve zorlu süreçlerin ardından sekiz saatlik işgününü elde eden çalışanlar, 1 Mayıs’larda başta ücret olmak üzere çeşitli taleplerini dile getirdi.

1889’da Paris’te düzenlenen 2. Enternasyonel (Uluslararası İşçi Birliği) toplantısında,1 Mayıs’ın 8 saatlik işgünü için eylem günü olmasına karar verilir ve “İşçilerin burjuvazi ve hakim sınıf karşısındaki mücadelesinin devam ettiği ve tüm taleplerinin karşılanmadığı sürece, 1 Mayıs işçi sınıfının bu taleplerinin her yıl dile getirildiği gün olacak” sözleriyle karara bağlandı.

Osmanlı Devleti döneminde ilk kez Selânik’te tütün, liman ve pamuk işçileri 1911 yılında 1 Mayıs gösterisi düzenlendi.

Bu yıl da alanlarda insanca çalışma ve yaşam taleplerini dile getirecek çalışanlar büyümeden daha çok pay isteyecek.

Pandemiyle birlikte yaşanan hak kayıplarının önemli bir kısmı giderilmeye çalışılsa da Türkiye’de TÜİK, Çalışma Bakanlığı ve işçi konfederasyonu verilerine göre çalışanlar açısından tablo pek de iç açıcı değil…

Çalışanan büyümeden aldığı rekor düzeyde düşük

Türkiye ekonomisi yıllık bazda büyürken, çalışanların aldığı pay azaldı. Çalışanların büyümeden aldığı pay 2022’de yüzde 26,5’e geriledi. Böylelikle 1998 yılına giden veri setinin en düşük seviyesi kaydedildi.

TÜİK verilerine göre, 2022 yılı büyüme verileri, çalışanların büyümeden aldığı payın tarihi seviyelerde gerilediğini ortaya koydu.

(Yatay tekli konulabilir)

Çalışanların büyümeden aldığı pay 2021’de yüzde 30,1 olarak gerçekleşirken, 2022’de yüzde 26,5’ye geriledi.

Söz konusu veri, işgücü ödemelerinin kaydedildiği 1998 yılından beri görülen en düşük seviye oldu.

1998 yılında ücretlilerin aldığı pay yüzde 28,8 olarak kaydedilirken, sonraki yıllarda yüzde 29-36 arasında seyretti.

Yıllık bazda verilere yakından bakıldığında 1999 yılından itibaren düşüş eğilimi gösteren ücretlilerin payı, 2015 yılında yüzde 6,8 ile 7,1 arasında seyreden enflasyona karşın 2016 yılında asgari ücrete yapılan yüzde 30’luk artışla ciddi bir iyileşme gösterdi.

Ancak, yıllar içinde yükselen enflasyonun gerisinde kalan ücret artışları, çalışanların büyümeden aldığı payın da düşmesine yol açtı.

Türkiye Avrupa’nın en düşük asgari ücretli ülkelerinde biri

Avrupa İstatistik Ofisi’ne (Eurostat) göre Türkiye, Avrupa ülkeleri arasında en düşük üçüncü ülke. Brüt olarak yapılan hesaplamalara içinde 268 euro ile Arnavutluk ve 363 euro ile Bulgaristan en alt sıralarda yer alırken Türkiye’de asgari ücret geçen yıl 406 euro oldu.

AB ülkeleri içinde en yüksek asgari ücret aylık 2 bin 313 euro ile Lüksemburg’da olurken Belçika’da bin 842 ve İrlanda’da da bin 774 euro oldu.

Almanya’da çalışan asgari ücret olarak bin 842 euro ücret alırken kısa bir süre önce sendikalar ile hükümet arasında yapılan anlaşma ile 2,5 milyon kamu çalışına tek seferlik 3 bin euro ve yüzde 5,5 zam sağlanmış oldu.

Kadınların ücret ortalaması asgari ücrete yakın

TÜİK Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması’na göre, 2006’da kadınların aylık ortalama ücret ve maaş geliri asgari ücretin 2 katı düzeyindeydi. Yıl 2020’ye geldiğinde ise kadınların ortalama ücret ve maaş gelirleri asgari ücretin 1,5 düzeyine geriledi.

Buna karşılı erkeklerin aylık ve maaş gelirleri kadınları gelirlerinden daha yüksek. 2006 yılında erkeklerin aylık ortalama ücret ve maaş geliri asgari ücretin 2,2 katı iken bu oran 2020’de 1,8 kata geriledi.

Bu durum da toplumsal cinsiyet eşitsizliğini bir kez daha ortaya koyuyor.

Sendikalılık oranı düşük

Çalışma ve Sosyala Güvenlik Bakanlığı verilerine göre,Türkiye genelinde 16 milyon 163 bin 54 işçiden 2 milyon 330 bin 98’inin sendika üyeliği bulunuyor. Resmi verilere göre kayıtlı işçilerin yüzde 86’sının sendikasız olduğu görülürken 2022’nin Temmuz ayı verileri ile karşılaştırıldığında, toplam işçi sayısının 175 bin, sendikalı işçi sayısının ise 49 bin 813 kişi arttığı izlendi. Resmi verilere göre kayıtlı işçilerin yüzde 86’sının sendikasız olduğu görülürken sendikalı işçi sayısındaki artış binde 16 oldu.

Sendikalı işçilerin 1 milyon 991 bini işkolu barajını aşarak toplu iş sözleşmesi yapabilir durumda iken sendikalı olduğu halde sözleşme yapamayan 339 bin işçi söz konusu.

Yani, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı verilerine göre,Türkiye genelinde 16 milyon 163 bin 54 işçiden 2 milyon 330 bin 98’inin sendika üyeliği bulunuyor. Sendikalı işçilerin tamamı toplu iş sözleşmesi kapmasında yer almazken çalışanların yüzde 87’si yanı yaklaşık 14 milyon çalışma yasalarına göre toplu iş sözleşmesi kapsamı dışında yer alıyor.

Bu verilerle Türkiye, sendikalılık oranın en düşük ülke olmanın yanı sıra AB ülkeleri ve ABD arasında en düşük toplu iş sözleşmesi kapsamı oranına da sahip.

Kamu sektöründeki yüksek sendikalaşma oranı nedeniyle toplam toplu iş sözleşmesi kapsama oranı yüzde 9,5 olarak görünse de özel sektörde çok daha düşük. Özel sektörde TİS kapsamı yüzde 5,5 civarında.

Uluslararası verileri içinde karne kötü

En güncel OECD verilerine göre ise Türkiye sendikalılık ve toplu iş sözleşmesi oranı ile 36 OECD ülkesi arasında en son sıralarda. 2019 verileriyle Türkiye yüzde 9,9 sendikalılık oranı ve yüzde 8,5’lik toplu iş sözleşme kapsamı ile Estonya ve Litvanya’dan sonra sonran üçüncü sırada yer aldı.

ILO verilerine göre ise 2019’da Türkiye’de toplu iş sözleşme (TİS) kapması yalnızca yüzde 7,4 olarak kaydedildi.

Kadın işsizliği yüksek

TÜİK’in 2022 4. çeyrek üç aylık verilerine göre hem dar hem geniş tanımlı işsizliğin cinsiyete göre dağılımına bakıldığında kadınlarda işsizliğin daha yüksek olduğu görüldü.

2022 çeyreğinde dar tanımlı işsizlik erkeklerde yüzde 8,5 ve kadınlarda ise yüzde 13,6 olarak açıklandı. Geniş tanımlı işsizlik (âtıl işgücü) oranı ise erkeklerde yüzde 16,8 ve kadınlarda yüzde 28,1 olarak gerçekleşti.

Böylece kadınlarda dar tanımlı işsizlik oranı erkeklerden 5,1 ve geniş tanımlı işsizlik oranı ise 11,3 puan yüksek seyrettiği görüldü.

Geniş tanımlı işsizlik yüzde 20,8

TÜİK’e göre mevsim etkisinden arındırılmış dar tanımlı işsiz sayısı 2022 yılı 4. çeyrekte, 2021 4. çeyreğe göre 148 bin kişi artarak 3 milyon 583 bin olarak gerçekleşti.

TÜİK verilerinden yararlanarak hesaplanan geniş tanımlı işsiz sayısı ise 2022 4. çeyrekte 7 milyon 896 bin olarak hesaplandı.

TÜİK tarafından 2022 4. çeyrekte yüzde 10,7 olarak açıklanan mevsim etkisinden arındırılmış dar tanımlı işsizlik oranı bir yılda 0,7 puan azalarak yüzde 10,2 olarak, mevsim etkisinden arındırılmış âtıl işgücü (geniş tanımlı işsizlik) oranı ise 2021 yılı 4. çeyreğine göre 1,7 puan azalışla yüzde 20,8 olarak açıklandı

Böylece 2022 4. çeyreğinde (mevsim etkisinden arındırılmış) dar tanımlı işsizlik oranı ile mevsim etkisinden arındırılmış geniş tanımlı işsizlik oranı arasında 10,6 puanlık, mevsim etkisinden arındırılmış dar tanımlı işsiz sayısı ile geniş tanımlı işsiz sayısı arasında ise 4 milyon 313 bin kişilik bir fark ortaya çıkmış oldu.

Geniş tanımlı genç işsizliği dar tanımlı genç işsizliğinden 20,4 puan fazla olarak gerçekleşti.

Çocuk işçiliğinde acı tablo

ILO’nun “çocukları çocukluklarını yaşamaktan alıkoyan, potansiyellerini ve saygınlıklarını eksilten, fiziksel ve zihinsel gelişimlerine zarar verici işlerde istihdam edilmesi” olarak tanımladığı ve 14 yaş ile sınırlandırdığı çocuk işçiliği, Türkiye’de 6 yaşa kadar iniyor.

TÜİK’in en yakın tarihli 2019 Çocuk İşgücü Anketi (ÇİA) 6-17 yaş grubunda çalışan çocuk sayısını 720 bin olarak tahmin ediyor. Oran olarak bakıldığında bu yaş grubunun yüzde 4,8’inin çalışmakta olduğu görülüyor.

Türkiye’de çok büyük bir bölümü tarımda çalışan ve yaşları 6’ya kadar inen çocuk işçiliğinin pandemi ile arttığını gözlemlediklerini anlatan Kalkınma Ajansı Genel Sekreteri Ertan Karabıyık’ın verdiği bilgiye göre, aile emeği içinde yer alan, pamuk toplayacak ya da tütün kıracak kadar büyük değilse bile kendinden küçük çocuklara bakan çocuklar ülkesi Türkiye…

Pandemi ile yalnız tarımda çalışan mevsimlik işçilerin yanı sıra uzaktan eğitime erişemeyen, okulla bağı pamuk ipliğine bağlı kentli yoksul aile çocuklarının da okula dönüşü zor ve bu çocukların çok büyük bir kısmı şimdiden ve kayıt dışı olarak çocuk işçiliğine adım atmış bile.

Ülkede, yevmiye ile ücret alınan işlerde çocuk işçiliği yaşının 12 olduğunu anlatan Karabıyık, pamuk, pancar ve tütün gibi işlerde çocuklar, büyüklerin işini kolaylaştıracak boş çuval taşımaktan, ayıklama yapmaya ürüne bağlı olarak yaşın altıya kadar indiğini belirtiyor.

Ülkede, çalışan çocukların yüzde 30.8’i tarım, yüzde 23.7’si sanayi yüzde 45.5’i ise hizmet sektöründe yer alıyor. Çocuklar sanayide özellikle kimyasal riski yüksek ayakkabı ve tekstil sektörlerinde çalışıyor.

Burası da istenirse…

Çalışan hak ettiğini aldığına inanmıyor

DİSK tarafından kitaplaştırılan TÜİK, Eurosat ve OECD veriler ve işçilerle yapılan geniş kapsamlı anketlerin ortaya koyduğu tabloya göre, çalışma hayatının dört büyük sorunu: İşsizlik, düşük ücret, kayıtdışı istihdam ve uzun çalışma saatleri…

Çalışmaya göre;

İşçilere göre çalışma hayatının diğer en önemli sorunları yüzde 65,2 düşük ücret, yüzde 44,8 kayıt dışı istihdam, yüzde 43 uzun çalışma süreleri.

Çalışanların sadece yüzde 31’i yaptığı işe karşılık adil bir ücret aldığına inanıyor.

İşçilerin yüzde 60’ı çalışma saatlerinin uzun olduğunu ifade ederken yasal çalışma süresi olan 45 saatin üzerinde çalışan işçilerin oranı yüzde 59,3 olarak kaydedildi.

İşçilerin yüzde 53,3 kiracı, yüzde 42’si ev sahibi yüzde 4,8’i ise ev sahibi değil ancak kira da ödemiyor.

İşçilerin yüzde 42’si yıllık izinlerini evde geçiriyor.

Araştırmaya katılan işçilerin yüzde 47’si 10’dan az işçi çalıştıran işyerlerinde istihdam ediliyor.

Erkek işçilerin yüzde 55,3’ü kadınların çalışmak için eşlerinden izin alması gerektiğini düşünüyor. Kadınların yüzde 28’i bu görüşü paylaşıyor.

Kadınların büyük bir kısmı ev içi bakım yüklerinin sadece kendilerine tanımlanmış olmasını kabul etmiyor.

Ev işlerine ve bakıma 1-3 saat süre ayıran kadınların oranı yüzde 47,6 iken, erkeklerde bu oran yüzde 34,8 ile sınırlı.