Dijital paranın geleceğine ilişkin 4 paradigma

Dijital paranın geleceğine ilişkin 4 paradigma

FinTech İstanbul Genel Yayın Yönetmeni Ferhat Verdi, PSM okurları için kaleme aldı…

PSM/ÖZEL HABER
Geleneksel finans kuruluşları ve merkez bankaları, mevcut sistemi bozmadan ve kontrollü bir şekilde ilerlemek istiyor. Ancak süreç mevcut planlardan çok daha hızlı ilerliyor ve bunun da sistemi gerçekten dönüştüreceğini varsayabiliriz…

Para, yaratılma ve kullanma biçimi bakımından köklü değişikliklere karşı karşıya. Finansal sistemin dramatik olarak yeniden düzenlenmesinin ateşleyici gücü olacağına da şüphe yok.
Geçen yılki dalgalanmalar kripto para piyasalarını sarstı ve birçok başarısızlığa neden oldu. Dijital varlık ekosisteminin geneli ise kargaşadan fazla etkilenmeden ilerlemeye devam ediyor. Finansal varlıklar ve mevduatların tokenizasyonunun yanı sıra büyük ekonomilerin çoğu tarafından merkez bankası dijital para birimi (CBDC) geliştirilmesi de finansal dönüşüme dair potansiyelin büyüklüğüne işaret ediyor. Dijital varlıkların ve dağıtılmış defter teknolojisinin (DLT) yükselişi; yeni, verimli, çevik rakipler yaratıyor. Rekabet ortamını altüst etmesi beklenen bu gelişmeler, yerleşiklere potansiyel bir “alternatif yaşam süresi” sunuyor.
Bir bütün olarak dijital varlıkların geleceği, ödemeler tarafı finansal sisteme hayat verdiği için büyük ölçüde dijital paraya bağlı. Dijital para farklı şekillerde evrilebilir. Örneğin CBDC’leri, tokenize edilmiş mevduatları ve farklı stablecoin türlerini kapsayan yeni yaklaşımların temelini oluşturabilir. Bu noktada yöneticiler ve politika yapıcılar tek bir tahmine bağlı kalmak yerine çoklu senaryolar düşünmeli. Bu yaklaşımlar iş modellerini dönüştürecek ve benimsendikçe likiditeyi, piyasa yapıcılığını ve risk yönetimini yeniden şekillendirecektir.

Geleneksel finans kuruluşları başarılı bir şekilde evrim geçirebilir ya da dijital aracıların yükselişi karşısında zorlanabilir. Alternatif olarak, evrensel ağlar finansal piyasaları ve iş modellerini dönüştürebilir ya da egemen devletler para üzerindeki kontrollerini genişletebilir, özel sektörün ve iş modellerinin rolünü değiştirebilir.

Neden paranın geleceğine odaklanmalıyız?
Teknoloji, telgraf çağındaki ilk elektronik ödemelerden mobil ödemelere ve kripto para birimlerine kadar para hakkındaki düşüncelerimizi ve onu kullanma biçimimizi dönüştürdü. Günümüzde bu süreç çarpıcı şekilde hızlanmak üzere. Zira blokzinciri (blockchain) gibi DLT, CBDC’ler ve tokenize edilmiş mevduatlardan stablecoin’lere kadar yeni para biçimlerinin yaratılmasına ilham veriyor. Bu dijital paralar ödemeleri daha hızlı, daha ucuz ve daha güvenli hale getirmenin yanında yeni ekonomik faaliyetlere ve iş modellerine imkan tanıma potansiyeline sahip.
DLT, işlem ve mülkiyet bilgilerini tek, paylaşılan bir defterde sunarak, katılımcıların geleneksel finansal aracıların katılımı olmadan birbirleriyle işlem yapmalarına olanak tanıyor. Ayrıca finansal ürünlerin maliyetini ve dağıtımını değiştirecek birden fazla paydaş arasında işlem süreçlerinin otomasyonu ile koordinasyonunu mümkün kılıyor. Bunlar sınırlar ile varlık sınıfları arasında daha fazla otomasyon ve entegrasyona izin veren yeni özel ağları teşvik ediyor. Peki değişen rekabet ortamına yönelik paradigmalar neler?

Değişen rekabet ortamına yönelik paradigmalar
Paranın geleceği ihtimallerle örülü, yani önceden belirlenmiş değil. Blokzinciri ve dijital yerel girişimler, geleneksel finansal sistemleri “derinden etkileme” (kimine göre bozma) potansiyeline sahip yenilikçi ürün ve hizmetler geliştiriyor. FinTek’ler paranın global olarak hareket etme şeklini dönüştürme alanında şimdiden önemli adımlar atıyor. Büyük teknoloji şirketleri de devasa kullanıcı tabanlarından ve veri analizi yeteneklerinden yararlanarak kendi dijital para birimleriyle ödeme sistemlerinin potansiyelini keşfediyor. İşte bu noktada düzenleyiciler, hangi ticari tekliflerin kolay uygulanabilir ve daha güvenli olduğunu belirlemede kritik rol oynayacak.

Paradigma 1: Geleneksel finans gelişiyor
Dijital varlıklar, bankaların ve diğer finans kurumlarının halihazırdaki merkezi rolünü destekleyebilir. Bankalar başarılı bir şekilde evrimleşebilirse, temel ekonomik/aracılık rollerini koruyarak, yeni fırsatları takip ederek ve maliyet tabanlarını düşüren yeni altyapılarda ticaret/kredi faaliyetlerini desteklemek için bilanço sağlayarak başarı elde edeceklerdir.
Ödemelerin, ticaretin modernizasyonu; bankacılık maliyetlerini ve gelirlerini etkileyecek olan likidite ihtiyaçlarını azaltarak müşteriler için kayda değer verimlilik sağlayabilir. Bu durum, küçük oyuncuların marj baskısının yanında yeni altyapıyı benimseme maliyeti ve yetenek mücadelesi sebebiyle sıkışmasıyla piyasa konsantrasyonunu artırabilir.

Paradigma 2: Egemen genişleme
Merkez bankaları ödeme akışlarından pay alabilmek için CBDC’leri kullanıyor. Bu paradigmada, merkez bankaları perakende/toptan kullanıcılara CBDC’ler sağlayacak ve ödeme akışlarının büyük bir kısmını kullanmak için anlık mutabakat yeteneklerini elde edecekler. CBDC’leri ciddi ciddi düşünen merkez bankaları, şu anda mevcut finansal sistemi büyük ölçüde bozmadan ödemelerde temel bir rol oynamayı hedefliyor. Ancak süreç mevcut planlardan çok daha hızlı ilerliyor ve bunun da sistemi gerçekten dönüştüreceğini varsayabiliriz.

Paradigma 3: Dijital aracıların yükselişi
Bu paradigma evrim ile devrim arasında bir yerde duruyor ve geleneksel finans sektörü uyum sağlamakta zorlanırken dijital yerli işletmeler ise ölçek kazanıyor. Uzmanlara ve naçizane olarak bana göre bankacılık, dijital yerli işletmelerin müşteri erişimini kontrol etmesi ve sağlanan finansal hizmetleri genişletmesiyle sıkıştırılabilir.
Bu faktör, stablecoin ihraççılarının ölçek kazanmasıyla güvenilir bir dijital para çözümünü veya likiditeyi yoğunlaştıran kripto para borsaları gibi, verimli ve uyumlu piyasa altyapısı çözümleri sunabilir. Kurumsal akışı yakalamak için dijital aracıların iş modellerinin “yasal olarak” kabule ihtiyaçları olacak.

Paradigma 4: Evrensel ağlar
Finansal sistemi güçlü bir şekilde dönüştürecek en radikal paradigmaya hoş geldiniz! Yeni açık ağların yükselişi, borç alanların/verenlerin, ihraççıların/yatırımcıların ve diğer piyasa katılımcılarının aracıları olmadan doğrudan işlem yapmalarına olanak tanıyacak. İşlemler akıllı sözleşmeler ve kurumsal merkezi olmayan finans protokolleri tarafından desteklenecek ve yönetilecek. Fütüristik göründüğünün farkındayım ama sermaye piyasası temelli finansmana yönelik eğilim, yüksek ölçüde bütünleşmiş ağlar üzerinden algoritmik kredi yaratımı ve tahsisiyle hızlanacaktır.
Mevcut ağlarda uyum ve koruma önlemlerine yönelik güvenilir çözümler olduğunda, politika yapıcılar bu paradigma konusunda daha rahat olabilir. Bu paradigma sermaye piyasalarına daha fazla katılım ve genişlemeyi öngörüyor. Ancak kullanıcılar/yatırımcılar, aracılar yerine otomasyonla birbirine bağlandıkça katılım modellerinin büyük ölçüde değişebileceği de unutulmamalı.